Geçmişi, üzerine gölge gibi düşen bir adamın tek çaresi, daimi bir güneştit...
“Belki de hiç... Belki de hiçbir zaman tehlikeye ne kadar yaklaştığını anlayamayacaktı. Güzel, küçük kıvılcım bilmiyordu ki bu dünyada ateşten de sıcak şeyler vardı…”
Abertillery Dükü’ne ait papaz evinde ailesiyle birlikte yaşayan Jane Hammond’ın hayatı, kendi küçük dünyası ve gizli hayalleri üzerineydi. Mutlu olduğu, kendini huzurlu hissettiği, ona göre dünyanın en güzel topraklarında yaşamanın belki de tek bedeli, efendileri olan soylunun dikkatini çekmeden, hatta var olduklarını unutturarak devam etmenin bir yolunu bulmaktı. Zira bugüne kadarki hiçbir Abertillery Dükü’nün ahlak ya da merhametiyle övündüğü söylenemezdi.
Jane endişelerine rağmen, yeni dükün huzurlu dünyalarına ayak basmasının hiçbir şeyi değiştirmeyeceğine inanmaya hazırdı. Ne var ki, soyundan gelen uğursuzluğu gölge gibi üzerinde taşıyan ve geçmişte yaptığı korkunç şey yüzünden yargılanan dükün diğerleri kadar umursamaz olabileceğini düşünmek başlı başına bir hataydı.
Gizemli ve baştan çıkarıcı son Abertillery Dükü Alexander Darius Cunningham’ın Hammond ailesini kabul etmeye mecbur bıraktığı görev onları hiç de arzulamadıkları şekilde bir araya getirirken; tesadüfler ve güçlü güz fırtınaları, tutkulu serüvenlerinin fitilini ateşleyecekti.
Okurken kahkahalarımı tutamadım. Jane, şimdiye kadar yazılmış en çatlak, en eğlenceli leydi olabilir. Kendisine hayran kalmamak imkansız! Tarihi aşk sevip de Rita Hunter’ın eşsiz kalemiyle henüz tanışmamış olanlar çok şey kaçırıyorlar, benden söylemesi. Alexander ve Jane yeni favori çiftimiz olacağa benziyor.”
-Onur Kınacı Birler
TheReadingLady
“Rita Hunter’ın romanlarında bir tarihi aşk romanında olması gerekenlerin fazlası var, azı yok.”
—Büşra Bal, Yorumbaz
“Rita Hunter başucu yazarlarınızdan biri haline gelecek.”
-Önokumalar ve Fazlası