Birinci Dünya Savaşı'na şahitleri "Büyük Savaş" demişti, çünkü bu ölçekte bir yıkım görülmemişti. Yıkımın faturası Avrupa’yı tanımlayan ideallere değil de devletlerin güç istenci mücadelesine kesilmişti. Fakat yirmi yıl sonra çok daha büyük ve çok daha yıkıcı bir savaşın ardından meselenin aktörler değil idealler olduğuna dair şüpheler doğdu. Adorno ve Horkheimer’ın klasik eseri Aydınlanma’nın Diyalektiği’nden Heidegger’e ve 68’e Aydınlanma idealleri hastalığın sebebi olarak teşhis ediliyordu.
Liberalizmin savaş sonrası en önemli figürlerinden Luc Ferry 80’lerin başında giriştiği bu üç ciltlik “Siyaset Felsefesi” serisiyle modernite projesinin bir savunusunu yapar, yeni bir hümanizm doktrini ortaya koyar.
Bu ciltte Ferry Amerika’da siyaset felsefesini adeta kendi suretinde yaratmış, neocon denilen yeni muhafazakarların da fikir babası kabul ettiği ünlü düşünür Leo Strauss’un Aydınlanma’ya tezat olarak kurguladığı hak kavramının eleştirisini geliştirir. Modernden kaçışa karşı aklın, iradenin ve eşitliğin yeni bir haklar kurgusu etrafında restorasyonu dile getirilir