Alevilikte kadın ile erkeğin eşit olduğu yaygın olarak benimsenen bir görüştür. Alevi inancında yer bulan eşitlik söylemi ve pratiği sanki toplumsal ya da gündelik hayatın içinde aynen varmış gibi düşünülür, kabul edilir. Doğruluk payı taşısa da bunun inanç ve toplumsal hayat ayrımını ortadan kaldıran bir yanılsama olduğu söylenmelidir çünkü inanç referanslarının söyledikleri ile toplumsal yaşamın ürettiği pratikler arasında büyük bir fark vardır. Bu farkı göz ardı ederek eşitlilik sloganını yinelemek ne yazık ki Alevi toplumunda kadın ile erkeğin eşit olmadığı gerçeğinin üstünü örtmeye yarar ancak.
Nitekim inanç ve toplumsal pratik arasındaki farkın silikleştirilmesi, Alevi kadının Alevi toplumu içinde bir mücadele içine girmesini hala zorlaştırmaktadır. Elinizdeki kitap, tarihselden güncele bir yolculuğa çıkarak inançla toplumsal pratik arasındaki ayrım çizgisini izleyip inanç ve söylemdeki eşitlik iddiasını tekzip ediyor. “Bizde kadın erkek yok, can var” mitini sorgusuz bir inanmışlıkla üreten söylem ve pratiği, bunun toplumsal hayattaki karşılığını eleştirel bir bakışla çözümlüyor.