Antik bir mitolojik karakter olarak tarihle efsanenin bulanık bir eşikte birbiriyle kaynaşmasından çok önce yaratılan Tepegöz, Dede Korkut boyları içinde olağanüstü motiflerle süslü anlatıların en tanıdık ve İskoçya’dan Türkistan’a kadar geniş bir coğrafyada sözlü geleneğe ait pek çok varyantı bulunan evrensel figürüdür. Türk milletinin maddi ve manevi değerlerinin önemli bir kataloğunu sunan Dede Korkut Kitabı’nın keşfinden sonra yapılan ilk çalışmalarda bile özne odur ve bu incelemelerde meşhur Yunan Polyphemos’una kaynaklık eden eski anlatının Oğuz öyküsü olduğu savunulmuştur.
Ahmet Özgür Güvenç, arkaik çağlardan bu yana işlenen, mitos ve masalların yoğurduğu Tepegöz’ün çağdaş macerasını bize anlatıyor. Metinlerarası ilişki biçimleri ve halk anlatılarının yeniden yazılması süreçlerinde, asıl metin olan “Basat’ın Tepegöz’ü Öldürmesi”nin kültürel ve tarihsel yönleriyle ele alındığı kitapta, bu olağanüstü anlatı temelinde bilhassa Ziya Gökalp’ın Altın Işık’taki ilk nazma çekme çalışmalarından başlayarak 1923-2018 yılları arasında, bazıları dil ve şekil yönünden orijinal metinlerden ayrılıp bazıları dil ve şekil haricinde içerik bakımından da farklılıklar göstererek masal, hikâye, efsane, roman, şiir, tiyatro metni, çizgi roman ve çizgi film senaryosu formlarında ortaya konan metinler incelenmiş, böylece bir halk anlatısının zaman içinde uğradığı dönüşümler ortaya konulmuştur.