“Türk Evi”nde Mimari, Düzenleme, Pratik.
“İster bir apartman dairesinde yaşıyor olalım, ister bir köy ya da dağ evinde, gündelik hayatımızdaki alışkanlıklar, mekânı düzenleme ve değerlendirme biçimleri, kullandığımız eşyalar ve onlarla ilişkilerimizle, farkında olarak veya olmayarak… bir dünya inşa ederiz. Yeni taşındığımız bir ev ile kuracağımız bağlarda, gelecekte bu mekânda yapmak istediklerimize dair hayallerden çok… ortaklaşa inşa ettiğimiz bir mekân kültürünün kolektif hafızamızda bıraktığı derin izlerin payı vardır. Biz burada ikamet etmekten fazlasını yaparız...”
Ev, barınaktan çok daha fazlası. Bir ev aleti, basitçe bir “alet” olmaktan öte, bir yapıp etme tarzının biçimlenmesine katkıda bulunuyor. Mobilyalar, yıllanırken, hatıraların demirbaşına dönüşüyorlar. Her evin kendine has bir kokusu oluyor. Evin etrafında şekillenen mekân kültürü, tüm kültüre ve hayat tarzına damgasını vuruyor.
Seyhan Kurt, bu mekân kültürü bilinciyle, “geleneksel Türk evi” denen imgenin sabit bir mimari form olmadığını, gündelik hayat pratiğiyle iç içe sürekli dönüştüğünü gösteriyor. Bu dönüşümü anlamak için mutfak ve oturma odasının veya balkonun “mana ve ehemmiyetine” bakıyor, dikkatle.
Geniş haneden “çekirdekleşen” meskene, düğünden cenazeye, evin ve işlevlerinin tarihsel değişimini kat ediyor. Haneden Ev Haline, evle ilişkimizin edebiyattaki yansımaları eşliğinde, kendisi de edebi zevkle ve “ev sevgisiyle” yazılmış bir kitap.