Tarihsel çıkış noktası itibariyle “normalin” bilimi, “normalin tesisinin” bilimi olmuş sosyolojinin uzun zaman bo-
yunca ve yer yer hâlen bugün de “sapma”yı ve “sapan”ı, “normal olan”dan ve “normal olanın ihlali”nden hareketle
tanımlamaya çalışmış olması bir vakadır. Çeşitli istatistikî araçlarla “suçlu-sapkın” profillerinin sosyolojik tetkiki
sadece “suç/sapma sosyolojisi” yazının önemli bir bölümünü oluşturmamış, şu temel genel yargıyı da pekiştirmiş-
tir: Sapkın ötekidir (haricîdir); sapkınlığı bir anlamda kendi doğasındadır; yaptığı eyleme içkindir; yani herkes
sapkın olamaz; siz sapkın değilsiniz!... Ve devamı belki de şu örtük önermeyle gelir: Müsterih olunuz; kendileriyle
ilgileniyoruz!
Amerikan sosyolojisinin yaşayan devlerinden Becker ise, elinizdeki kitapta meseleye ilişkin oldukça zihin açıcı,
tamamıyla alışılmış olanın dışında, farklı bir perspektif sunuyor. “Hayır” diyor Becker ve ekliyor: Bir “sapkın”ı
anlamak için en az ‘sapkın’ olarak etiketlenen kadar, ona “sapkın diyen”e, “meşru bir sapkın tanımı dayatan”a ve
“sapkını kapatan”a da bakmak icap eder. Ve bizi 1950’lerin sonlarının Chicago’sunun caz dünyasına, gece hayatı-
na, arka sokaklarına götürüyor Becker; esrarkeşleri, eşcinselleri, fahişeleri, müzisyenleri, muhtelif türden pek çok
sapkını “kadınlı erkekli” karşımıza dikiyor. Son sayfayı çevirdiğinizde ise, kitap sizi şu hissiyatla baş başa bırakıyor: Evet, siz de sayın okuyucu, en normal ve konvansiyonel hâlinizle siz de beyefendi, siz de hanımefendi; sizler de bir gün “sapkın” damgası yiyebilirsiniz. Haricîler, o kadar da uzağınızda olmayabilir; size sizin kadar yakınlardır belki
de...