Politik, oyunbaz, alet yapan, konuşan, bilen insan tanımlamalarının ortak endişesi, insanı diğer hayvanlardan ayıran özelliği bulmaktır. Peki insanın içindeki hayvan(lar) ve hayvanın içindeki insan(lar)dan bahsetmek bu kadar imkansız mıdır?
Uzun yıllarını iktidar ilişkileri ve kitlelerin davranış biçimleri üzerine düşünerek geçiren Elias Canetti için insanlarla hayvanların ilişkileri ve bunların geçirgenliği her zaman ilham kaynağı olmuştur. Ancak Nobel ödüllü yazar bu defa, hayatı boyunca hayvanlara, ama en çok da onların insanlarla arasındaki hiyerarşik ilişkiye dair tuttuğu notlar, aforizmalar, anılar, otobiyografik ögeler taşıyan kısa ancak çarpıcı öykülerle “türcülüğün” kalbine adeta bıçak saplıyor.
Canetti vahşi ve evcil insan, kılık değiştiren hayvan öyküleriyle metamorfoz hikayelerinin bir araya geldiği Hayvanlar Üzerine’de insan-hayvan, av-avcı, yetişkin-çocuk, efendi-köle gibi tahakküme dayalı ilişkileri tersyüz ederek adeta bir kıyamet sonrası atmosferi yaratıyor. Canetti yadırgatıcı ancak şiirsel diliyle insanın içindeki hayvanlara özgü vahşetin peşinde...