Harry Booth, kanser hastası annesine bakabilmek için dokuz yaşında hırsızlığa başlar. Para karşılığında takas edebileceği değerli eşyaları bulmak için geceleri lüks, boş evlere sızar. Yıllar sonra annesi kansere yenik düştüğünde ise Chicago'yu terk eder ama geceleri çalışmaktan
vazgeçemez.
Şehir şehir dolaşırken yeni kimlikler edinen Harry, hep çok dikkatli ve mesafeli davranır. Dikkat çekmeyi ya da bağlanmayı göze alamaz. Taki Miranda Emerson'la tanışana kadar... Ancak aralarındaki güçlü ilişkiuzun sürmez; çünkü Harry, tehlikeli bir adamla tanışır. Carter LaPorte isimli bu adam, kullanabileceği mükemmel bir araç olarak gördüğü Harry'ye sahip olmak istediğine karar verir.
Baltimore Müzesi’ni soyması için zorlanan Harry, hiçbir açıklama yapmadan Miranda'yı terk eder ve ortadan kaybolur. Ancak hangi ismi kullanırsa kullansın ya da nereye giderse gitsin, Harry'nin hayatında LaPorte’nin gölgesi hep vardır, ondan kurtulamaz. Kendini gerçekten özgür kılmak isteyen genç adamın düşmanıyla kesin olarak yüzleşmesi gerekir. Ancak o zaman, şimdiye kadar çaldıklarından çok daha değerli bir şeye sahip olmayı umabilir...