"Canip Yıldırım’ın hayat öyküsü, (...) Cumhuriyet’ten bu yana Kürtlerin ve Türklerin yaşadığı tüm dönemlerin de çok canlı bir tanıklığı: İttihat Terakki dönemi, Ermeni katliamı, Cumhuriyetin kuruluş yılları, Şeyh Sait hareketi, Ağrı Dağı isyanı, Dersim katliamı, tek parti dönemi, DP dönemi, 491ar davası yılları, 1960 askeri cuntası, TİP, KDP ve DDKO dönemleri, 12 Mart 1971 askeri cuntası...Büyük olasılıkla Orhan Miroğlu da benim gibi duyup düşündüğü için, çok güzel bir iş yaparak hepimizin ağabeyi Canip Yıldırım’ı ikna etmiş ve hayatını anlatmasını sağlamış. Miroğlu da hayatın, hayata ilişkin önem ve anlamın ne olduğunu kanıyla canıyla öğrenmiş bir aydın. Yıldırımın en yakın arkadaşlarından Musa Anter Diyarbakır’da, bir gece yarısı, karanlık bir sokakta alçakça öldürüldüğünde Miroğlu da yanındaydı. (...) Ancak tamamıyla bir tesadüf eseri Miroğlu hayatın öteki yakasından tekrar, güç bela geri döndü. (...)Belki de bu nedenle Hevsel Bahçesinde Bir Dut Ağacı, bilinen türden bir mülakatlar kitabı değil... (...) Miroğlu sadece kuru bir soru sorup, muhatabından tembelce geniş bir cevap bekleyen mülakatçılar gibi davranmıyor, tersine rahat, huzurlu bir sohbet havasında, mülakatın aktif bir tarafı oluyor, açıklayıcı soruları ve hatııiatıcı izahlarıyla Yıldırım’a ait hayat hikâyesinin halkalar halinde genişlemesini, bu hayatın önem ve anlamına ilişkin somut bir anlatının ortaya çıkmasını sağlıyor.Hevsel Bahçesinde Bir Dut Ağacını okuduğumda, içimde sıcak bir ışıltı hissettim. (...) Hem ilginç, rahat okunan bir hayat öyküsü hem de hâlâ büyük oranda karanlıkta olan tarih ve hafızamıza tutulmuş veni bir ışık huzmesi."