"Sanki onca zaman hiç geçmemiş aradan, daha dün tutmuş gibiyim ellerini, içimde eskimeyen tek şey o anın heyecanı. Günden güne kendimi daha da içinde bulduğum aşkın, beni ne kadar sardı, sarmaladıysa, o kadar yaşadım, yeşerdim. Ama biliyor musun, yine de hep eksikti. Çoğu kez, bir arada, el ele olduğumuz zamanların sevinci, seni bu şehirde daha erken bulamamış olmanın kederini söküp alamadı yüreğimden. İç içe yaşadım bu ikisini de. Belki bu yüzden sevgilim, gözlerine ne zaman baksam, ne zaman öpsem ellerini, engelleyemedim içimin titremesini."
Aşk anların kavuşması, kuşatılmasıdır biraz da. Evet, yarınlar konuşulur, umutlar ve hayaller bölüşülür ama yaşanan hep bugündür. Sonra bir an gelir, eller yalnızlığın ayazında soğumaya başlar, bakışlar boşluklara düşer, gitgide kısalur gündüzler; dünler, geçip gitmiş günler özlenir. Çünkü "Aşkta yarın yoktur".
Nice kasırgalara kafa tuttuktan sonra küçücük bir esintide kırılıverenlerin; yıllar boyunca dilinin ucuna gelmiş sözcükleri rüzgârlara fısıldamış gizli sevdaların; pişmanlıklarını yürek atımı gibi ömür boyu içinde taşıyanların; aşkın o kendine has dilini kurup sözcükler üstü bir dünyayı inşa edenlerin hikâyelerinin yer aldığı bu kitap, aşkın her renginde izler bırakıyor okurun kalbinde.
-Cezmi Ersöz-