19. yüzyılda salgın hastalıklarla ilgili yaşanan gelişmeler sonucunda, modern devletlerin temel hedefi bireyin sağlığını korumak değil, toplumun sağlığını korumak olmuştur ve bu bağlamda hıfzıssıhha, bireysel bir mesele olmaktan çok toplumsal bir mesele hâline gelmiştir.
Halid İzzet Bey’in Hıfzıssıhha adlı eseri çağın ruhunu yansıtan önemli bir örnektir. Modern tıp eğitimi almış bir tabip, halkı bilinçlendirme sorumluluğu ile hıfzıssıhha ile ilgili bir eser vermekte ve dönemin bir geçiş dönemi olmasının etkisiyle teorik alt yapısını Hipokrat’tan o güne değin süregelen hümoral patoloji üzerine kurmaktadır. Yine çağındaki bakteriyolojik gelişmeleri takip etmekle beraber bu gelişmeleri miyazmacı bir perspektiften yorumlayarak modern ve klasik arasında bir geçiş formülü uygulamış görünmektedir.
Bu çalışmada, önemli görevlerde bulunmuş bir hekimin hayatı yeni belgeler ışığında ele alınmış ve bu yapılırken siyasi-askerî tarihle paralel bir okuma yapılmaya çalışılmıştır. Bununla birlikte eserin transkripsiyonuna ve Osmanlı Türkçesi tıpkı basımına yer verilmiştir.