Hukuk, Devlet karşısında a priori varlığa sahiptir. Hukuk kavramı peşinen koyulmadan Devlet kavramı kurulamaz. Burada hukuk mantıksal olarak ön koşuldur. Biz hukuk düzenini, Devleti, Devlet organizasyonunu hiç dikkate almadan tanımlayabiliriz. Oysa ancak aralarında hukuksal bağlar bulunan insanların varlığını tasarlamak yoluyla Devletin kudret ve egemenliğinden söz edilebilir.
Ahlaki vecibeler dışsal bir kanuna tabi olmayan vecibelerdir. Herkes ahlaki hareket edebilmek için kategorik emperatife, ahlaki akıldan doğan kanuna uymalıdır. Hukuki vecibeler ise, harici bir kanuna tabi olan vecibelerdir. O halde, bir içsel-ahlaki, bir de dışsal-hukuki kanun vardır. Bir eylemin yapılmasını görev ve görev bilincini de eylemin etmeni haline getiren içsel ilkeye ahlak kanunu denir. Buna karşılık eylemin etmenini ahlak kanununun içinde aramayan, tersine görev bilincinden başka etmenleri de uygun bulan dışsal ilke hukuk kanunudur. Bu iki tür kanun bir tek noktada birleşmektedir: Bunların en son amaçları akılsal düzenin gerçekleşmesi niteliğidir. Ayrıldıkları nokta: Hukuk kanunu, insanın, dışsal eylemleri ve diğer insanlarla ortak (topluluk halinde) yaşaması bakımından, doğrudan doğruya dışsal özgürlüklerini amaçlar. Ahlaki özgürlük ise içsel özgürlüğü, yani insanın özerk görev bilincinden başka hiçbir etmene tabi olmamasını amaçlar.