“Edebiyatla hukukun iki begonya gibi yüksek verandasını süslediği Hayat Şatosu’nun zifiri zindan koridorlarında dolaşıyoruz her gün. Elimizde sadece yaşam suyu ve mürekkeple çalışan titrek bir el feneri var. Arayıştayız pek çoğumuz, “anlam” denen o hayaletin peşinde. Kimimiz o anlamı şatonun dehlizlerine gizlenmiş evrende, aşkta ya da sanatta bulmaya çalışıyor; kimimizse hukuk, adalet veya eşitlik gibi daha ciddi şeylerde. Bir anlamın peşinden koşmayanlar, huzurun tadını çıkarıp nabzı en yavaş atanlarımız. Ne de olsa, hayatın anlamına yönelik arayış, aslında insanın iç diyaloğunu bölen huzursuzluğun yönünü keşfetmeye adanmış, duyarlı, kekeme bir dilin arayışı...