“İbn Haldun’un kahr-tagallüb’ün hükm’ü doğurduğunu ve Mülk-Devlet’in hükm ile var olduğunun teorik konumunu gerçekleştirişinden beridir, hele 20. yüzyılda, düşünür, hep, –yukarıda kısaca hatırlattığımız üzere– devrevî gidiş nazariyatçısı olarak, ya da organizmacı nazariyatçı şeklinde, tabiî en koyu biçimde de, devrevî’ci ve organizmacı olarak saptırılmaya çalışılmıştır.”
İbn Haldun, 14. yüzyılda modern sosyolojinin ve tarihçiliğin, hatta iktisat biliminin öncülerinden olduğu ileri sürülen, devlet ve siyaset teorisinde Machiavelli’ye “eş koşulan” bir düşünür. Ümit Hassan’ın, İbn Haldun’un büyük klasiği Mukaddime’sinin özütünü çıkardığı bu eseri de, çağdaş literatürde bir klasiktir.
Hassan, Mukaddime’yi ve onun kilit kavramlarını, hadariler (yerleşikler)-bedeviler çelişkisini, toplumsal birlik bağını anlatan asabiyye’yi, zevkli üslûbuyla, eleştirel bir analize tabi tutar. Kitabı, bütüncül bir sosyal teori tartışmasına vesile eder. Mukaddime’yi esas olarak, devletin, tahakkümün, sınıfların oluşumunun kadim tarihi açısından ele alır. Orada devletlerin yozlaşma döngüsüne bakarken, zulmün tarihsel kurumlaşmasını izliyoruzdur bir yandan da.
“Kitap, İbn Haldun’un özgün metodolojisi ve siyaset bilimine katkıları üzerinde durmakta, ama aynı zamanda bir İbn Haldun kültünün oluşmasına da karşı çıkmakta, 14. yüzyılın düşünürünü sosyal bilimlerin, felsefenin, eleştirel düşüncenin kaynağı ve ufku olarak görmeyi reddetmekteydi.”
HAMİT BOZARSLAN