“GELİYORLAR...” diye inledi, Ebû Ali el-Hüseyin bin Abdullah bin Ali bin Sînâ. “Görkemli Buhara şehrinin eteklerini kavuran tuz bataklıklarından geçip Hemedan’a doğru ilerliyorlar. İki hörgüçlü Baktriya develerinin böğürtülerini duyuyorum. Sırtlarındaki çuvallar, bir sülünün tüyleri gibi ışıldayan lacivert taşları ile dolu. Ve hep bir ağızdan bağırıyorlar. Demek bir fırtına yaklaşıyor. Bir kum fırtınası bu. Ey sâreban! Ey kervancı! Tacirleri ve seyyahları uyar! Ağızlarını burunlarını, kalın ketenden yahut pamuktan kumaşlarla sıkıca örtsünler...”
Bu kitapta anlatılanlar, gerçek olaylardan yola çıkılmış olmakla birlikte, İbn Sînâ’nın dünyadaki son saatlerinde geçen kurgusal bir hikâyedir. Onun beden ve ruh konusundaki fikirlerini, şaşırtıcı bir düşünce deneyi olan uçan adam örneği üzerinden, çok çok kısaca özetlemek ve Düşünce Yolculukları dizisinin okurlarına tanıtmak, bir fikir vermek amacını taşımaktadır.