Kendinden geçen Christophe, vücudu kaskatı kesilmiş bir halde, iliklerine kadar titredi... Perde yırtıldı. Göz kamaştırıcı bir manzara ile karşılaştı. Gecenin zifiri karanlığında, çakan şimşeğin aydınlığında gördü, Tanrı kendisi oldu.
Tanrı onun kendi varlığında idi: Odanın tavanını, evin duvarlarını yıkıyor, insanlığın sınırlarını aşıyor, çatır çatır kırıyor, göğü kâinatı, boşluğu dolduruyordu. Bu perişanlığın verdiği dehşet ve sarhoşluğun içinde. Christophe de, tabiatın kanunlarını birer saman çöpü gibi savurup birbirine katan kasırgaya kapılarak göçüp gidiyordu. Nefes alamıyor, boğazı tıkanıyor, Tanrı’nın varlığında böylece yuvarlanıp gitmekten mest oluyordu...
Uçurum Tanrı! İnsanı cayır cayır yakan cehennem ateşi. Hayatın kasırgası! Yaşamak deliliği, gayesiz, şuursuz, sebepsiz, sadece yaşamak hırsı ile yaşamak!