Fransız sosyolog Célestin Bouglé (1870-1940) 1907’de “Sosyoloji Nedir?” adında bir kitap yazarak, yeni yeni bir bilim dalı haline gelmeye başlayan Sosyoloji’nin olanaklarını; Fransa ve tüm Avrupa’yı derinden etkileyen kapitalizmin bunalıma çözüm arayan aydınlar safına katılmıştır. Mustafa Suphi de o yıllarda sosyolojinin Türkiye’de tanınmasına emek veren aydınlardandır ve bu kitabı 1911’de Fransızcadan Osmanlıcaya çevirerek “İlm-i İctimaî Nedir?” adıyla İstanbul’da yayımlamıştır. “İlm-i İctimaî” kavramını o yıllarda Osmanlı aydınları “Sosyoloji” veya “Toplumbilim” karşılığı olarak kullanmışlar ve Osmanlı toplumunun kördüğüm olan sorunlarının çözümünde bu
yeni bilim dalının olanaklarından yararlanmayı düşünmüşlerdir.
O yıllarda henüz Marksist olmayan Mustafa Suphi, çevirdiği kitaba “İfade” başlığıyla bir önsöz yazmış, çok milletli Osmanlı Devleti’nin en önemli iç sorunu olan “etnik sorunun” nasıl çözülmesi gerektiği üzerine düşüncelerini açıklamıştır. Onun saptamasıyla Osmanlıdaki “Sırp, Bulgar, Rum, Arnavut, Türk, Ermeni, Kürt, Arap, Berberi ... ilâh...” milletler nasıl birlikte yaşayacaktır? Kitabın “EK” bölümü Mustafa Suphi’nin yaşamının önemli dönemeçlerine işaret ederken, “İlm-i İctimaî” çevirisinden “Komünist Manifesto” çevirisine uzanan yaşamının ve mücadelesinin bütün
evrelerini ortaya koymaktadır.