Isaac Newton karanlığın, cahilliğin, büyünün hâkim olduğu bir dünyada doğmuştu. Olağandışı iffetli ve takıntılı bir yaşam sürdü. Ana-babadan, sevgiliden, dosttan mahrumdu. Yoluna çıkan büyük insanlarla sert tartışmalara girdi. En az bir kere deliliğin kıyısına geldi. Çalışmalarını gizli tuttu; tüm bunlara rağmen insanlığın elindeki bilginin ana çekirdeğine katkı yolunda yaptığı keşifler, kendisinden öncekilerin ve sonrakilerin keşiflerini aşmıştır. Modern dünyanın baş mimarıydı. Işığın ve devinimin kadim felsefe bulmacalarını çözdü. Yerçekimini keşfetti. Gökcisimlerinin seyrinin nasıl tahmin edileceğini gösterdi; böylece evrendeki yerimizi belirlemiş oldu. Bilgiyi, somut ve uygulamaya dönük bir mesele haline getirdi; onu nicel ve kesin kıldı. Birtakım ilkeler ortaya koydu. Bunlara Newton yasaları diyoruz.
Newton’ın adı, bir dünya sistemine işaret eder. Maddeyi ve uzayı, Tanrı’dan bütünüyle koparmamıştır. Doğa hakkındaki görüşünü, esrarlı, gizli, mistik niteliklerden arındırmamıştır. Hep düzen aradı, düzene inandı, fakat gözlerini kaostan hiç ayırmadı.
James Gleick (1954), yazar ve bilim tarihçisidir. Chaos: Making a New Science (1987, 2008), What Just Happened: A Chronicle from the Electronic Frontier (2002), The Information: A History, a Theory, a Flood (2011) adlı kitapları dahil bilim ve teknoloji konulu eserleri otuz dile çevrilmiştir. Isaac Newton isimli eseriyle Pulitzer ödülü finalisti olmuştur.