Büyük Türk yazarlarının bizzat gözlemlerine dayanan, ilk baskısı 1922 yılı Aralık ayında yayımlanan ve yeniden yayımı güzel bir tesadüfle hem kitabın’ ilk bask’sının hem de ‘Büyük Zafer’in 100. Yılına denk gelen bu eseri her vatandaşımızın okuması gerekir.
Veli Şirin / Tarihçi-Yazar
"İzmir’den Bursa’ya Yunan Mezalimi'ndeki hikâye ve gözlemlerin en büyük özelliği yaşanmış faciaları devrin büyük kalemleriyle tespit etmesidir. Bu hikâyelerin insanın içini kanatan, ıstırapla titreten bir cephesi vardır. Gelecek felaketleri önlemek, ancak öncekilerin bilinmesi ve onlardan ders alınmasıyla kabildir.
Savaşlar tarih kitaplarında bir iki sayfa içinde özetlenirken, o günleri yaşamış fertlerin ıstırapları ve sıkıntıları arka planda kalır. Ama savaşın asıl faciasını tek tek insanlar yaşamışlardır. Bu tecrübelerin yakından bilinmesiyle insan kendi tarihini canlı olarak tanır. Bu ferdî tecrübelerin sonraki nesillere aktarılması ve ölümsüzleştirilmesi ise o günleri yaşamış sanatkârlara düşer. Bu kitapta yazıları yer alan sanatkârlar, üzerine düşen bu görevi yapmışlardır."
Fevzi Lütfi’nin şu sözleri her şeyi anlatır niteliktedir:
“93’teki facialar gibi, Balkan Savaşı’ndaki katliamlar gibi belki bir gün Anadolu yangınlarını ve katliamlarını da unutabilirdik fakat artık bugün buna imkân yoktur. İzmir’den Bursa’ya Yunan Mezalimi kitabı bütün o harabe küllerinin Türk kemiklerinin ve havaya karışan masum feryatlarının en yanık nişanesi olarak duruyor.”
“Bu kitap yalnız yazarları için değil, bütün Türk yazarları ve Türk milleti için yeni bir yolun, kendi yolumuzun, memleket yolunun rehberidir. Bu yola dudaklarında bu küçük kitaptaki zehrin acı tebessümüyle giren bu yazarlar bir zaman sonra bakacaklar ki geride bıraktıkları şeyler en boş şeyler değilse bile yeni buldukları kadar dolu değildir.”
“Şimdiye kadar Türk edebiyatında millîlik hasreti vardı, lakin bunun ne olduğunu kimse fark etmiyordu. Esasen o aramakla, mantıkla bulunmazdı. İzmir’den Bursa’ya Yunan Mezalimi kitabı bu hasretin müjdecisidir. Onu, yazarları memleketin harap yollarında ıstırapların içinde buldular ve heder etmediler.”
“Bu kitap ani parlayan bir nurdur. Bu nuru devam ettirmek ve sanat yolunun köşe başlarında bir meşale kuvvetiyle yakabilmek hünerini göstermelidir. İşte bu hüneri gösterdiğimiz gündür ki Türk edebiyatı kendi içinden fışkıran bir kudret haline girecektir. Bu kitap, bu büyük kudretin ilk hamlesidir.”