Türkiye'nin çağdaşlaşma tarihinde milliyetçiliğin (Türkçülük) çok önemli yeri var. Osmanlı aydınları önceleri, "Batı Avrupa tipi" milliyetçiliğin, daha sonralarıysa "Doğu Avrupa (Balkanlar) tipi" milliyetçiliğin etkisine girdiler. İslami bir anlamı olan "millet" kelimesi de yavaş yavaş "ulus" anlamında kullanılmaya başladı.
Türk milliyetçiliğinin kollarından biri, "Osmanlı milleti" fikrini devralmıştı; amaç bir Osmanlı ulus-devlet kurmaktı. Ziya Gökalp, 1918'de, Osmanlılıkla Turancılığın birbirine bağlı olduğunu yazmıştı ve milli Türk kimliğini kazanan Osmanlı kültürünün yayılmasıyla büyük bir Türk milletinin oluşacağını iddia ediyordu. Diğer bir akımın amacı, Asya'da Osmanlı olmayan bir Türk devleti yaratmaktı.
Bu iki akım da başarılı olamayacak, bütün Türklerin birleşmesi Ekim Devrimi ve Kurtuluş Savaşı sonrasında büsbütün imkansız hale gelecekti. Yeni kurulan Cumhuriyet'in milliyetçiliği sadece Anadolu Türklerine yönelikti; yine de, Jön Türk dönemi milliyetçiliği, Cumhuriyet milliyetçiliğinin önünü açmıştır, denebilir.
Elinizdeki kitabında Masami Arai, genel kanının aksine, Türk milliyetçilerinin hep laikleşme ve Batılılaşma siyaseti izlemediklerini ileri sürüyor. Meşrutiyet milliyetçilerinin daha çok İslamlaşma'dan ve "muasırlaşma"dan yana olduklarına işaret ediyor. Batılı olmayan ülkelerin çağdaşlaşma tarihinin Batı standartlarıyla kavranmasının doğru olmadığını düşünen (ve Batılı olmayan!) Masami Arai, elinizdeki kitapta, Türk Derneği, Genç Kalemler, Türk Ocağı ve İslam Mecmuası gibi Türkçü yayınlarda çıkmış yazıların ayrıntılı bir dökümünü de veriyor.