James Joyce’u başka bir dile çevirmeye kalkışmak başlıbaşına bir çılgınlık; Peki ya, onun külliyatını nispeten de olsa aydınlatabilmek için bir rehber yazmaya kalkışmak?
Joyce zor bir yazar olarak bilinir. Eserlerine dalanlar iştahla ve defaatle okur. Bu çetrefilli ve çetin yazarın zihin dünyasını meşgul eden eserler, yaşadığı dönem ve insanları tanımak ve bilmek, onu ve eserlerini tanımamıza yardım eder. Bunlar da yetmez. Bazen aşırı yorum tuzağına düşeriz, bazen de yaratıcı okumalar yapmamız gerekir; çünkü Joyce’un okurdan talep ettiği tam da budur.
Joyce'un muğlak tarzının doğurabileceği ilk korkuyu aşmanın bazı basit yolları var. Dublinliler'in aldatıcı berraklığından Finnegan Uyanması’nın görünürdeki çılgınlığına kadar Joyce'un bütün önemli kitaplarını didik didik ederek inceleyen Derek Attridge, “okuma” eylemine yaklaşımımızda bazı ayarlamalar yaparak, her bir eseri farklı şekillerde okumanın bir zevk olduğunu bu kitapta gösteriyor.
Joyce, altı yüz küsur sayfaya dünyanın kültürel eserlerini, tarihî kayıtlarını, hayalî yaratımlarını ve gizli arzularını olabildiğince sığdırmak için yeni bir dil ve yeni bir edebi biçim icat etmesi gerektiğini biliyordu. Eser pek çok taklidini doğurdu ve yazarları benzer riskler almaya teşvik etti, tabii ortaya koyduğu biçimle eşsizdir. Çoğu yeni okur için, kitabın sunduğu bu eşsiz şaşkınlık ve keyif harmanını tecrübe etmek için birkaç bölüm –ya da belki sadece birkaç pasaj– yeterli olacaktır; fakat bazıları için, hayatlarının geri kalanında zaman zaman içine dalacakları eğlenceli bir komedi, ilgi çekici bulmacalar ve nefes kesici bir güzellik kaynağı olacaktır.