Eski Türk yazıtlarında geçtiği biçimiyle “Altun Yış” veya daha bilindik adıyla Altaylar... Türk Hanedanı’nın doğduğu bu dağlar, Çin belgelerine göre şekli itibarıyla (miğfer) aynı zamanda onların isim kaynağı olmuştu. Yazıtlar gibi, Çin kaynakları da Altaylar için “Jin Şan” yani kelimenin tam anlamıyla “Altın Dağ” diyordu. Bu çalışma, Altın Dağ’ın ormanlarından çıkan halkların öyküsünü anlatır...
Fin dil bilimci Matthias A. Castrén (1813-1852) “Altay” dillerini müstakil bir aile olarak tanımlayıp inceleyen ilk kişi oldu. Altay birliğinin varlığı ise Matthias’tan bugüne tartışma konusudur. Reddiyeci araştırmacıların savlarının aksine, Altaylı halkların dilleri ve kültürleri arasındaki “bağ” basit bir etkileşimle açıklanamayacak derinliktedir. Onlar, arkeolojinin de işaret ettiği gibi daha bebeklikten itibaren birlikte büyümüşlerdi. Konuşmayı, yazmayı, kutsal varlıklardan korkmayı, ölümü ve doğumu, savaşmayı ve organize olmayı;kısaca maddi ve manevi dünyalarına ait hemen her şeyi yan yana öğrenmişlerdi. Soy bağları mevcuttu; ancak kültürel kökleri çok daha güçlü, derin ve kapsayıcıydı.
Türk, Moğol, Macar ve Koreli araştırmacıların bir araya gelmesiyle ortaya çıkan bu çalışma, toplam 3 cilt ve 55 makaleden oluşuyor. Türkoloji, arkeoloji ve etnografya gibi farklı bilim dallarını kapsayan bu genişlikte bir köken araştırması, ülkemiz için görece ilk sayılabilir. Bu açıdan Türk tarihçiliğinde önemli bir boşluğu dolduracağı ümidindeyiz.
1. Cilt - Dil ve Edebiyat
2. Cilt - Arkeoloji ve Tarih
3. Cilt - Antropoloji ve Etnografya