Zeynep Sayın’ın “Kötülük Cemaatleri” isimli kitabı, dünyadaki gnostik bakışın felsefî boyutunu, yaşanan pratikler eşliğinde değerlendirmeye alıyor. Çarpıcı, etkili örnek ve vurgularıyla okuru ciddi şekilde düşünmeye davet ediyor. Bu düşünme, okuru gnostik felsefeye ilgi duymaya da bir çağrı niteliğinde. Farkındalık arttırmayı da amaçlayan kitap, özellikle kültür ve uygarlık tarihine bakmakta olanlara yepyeni bakış açıları kazandırabilir, hatta günlük pratiklerle, geçmiş arasında bağlantılar kurmasına da yararlı olabilir.
Zeynep Sayın, kitabıyla ilgili birçok önemli vurgusundan birinde şunu söylüyor: “…Gnostisizmin tarihsel ortaya çıkışını, bütüne duyulan güvenin sarsılmasına bağlıyor Hans Jonas. Atina’dan Auschwitz’e uzanan bir güzergâh olsa bile, her bir vatandaşa, kendi özgüllüğünü ve özgürlüğünü bahşeden ve bütünü, bu parçaların ilişkisi olarak tanımlayan Atina polis’inden sonra imparatorluk gibi büyük ve karmaşık bir kosmopolis’te buluşulduğu zaman, parça ile bütün arasındaki ilişkinin soyutlaştığından söz ediyor. Birincil amacın, parçanın ve bütünle parçaların arasındaki ilişkisinin korunması yerine bütünün varlığının korunmasına dönüştüğü noktada, bütüne duyulan inanç sarsılıyor. Sözlük anlamıyla imperatif; imperare’den, emir kipinden, buyurmaktan ve buyurganlıktan geliyor imparatorluk; ilişkisini düzenleyemediği parçalarını korumaya değil, yok etmeye yöneliyor. Cizre, Nusaybin, Gezi, Ankara, Suruç, Silvan, LGBT… Kobane’ye giden gençler, Diyarbakır baro başkanı, Suriçi vb., vb… Vicdani redçiliğin kabul edilmediği bir ülkede cepheye yollanan gençleri de bu listeye eklemek gerek. 1209 yılında kiliseye sığınmış isyankârları, halkla beraber yok eden komutan gibi: “Hepsini yakın! Tanrı kendi kullarını ayırt eder!” Kolluk kuvvetlerinden öğretmenlerine, yargıçlarından din adamlarına akıllarına güvenebileceğimiz birer özne olma özelliğini yitirerek, artık kendimizi sakınmamız gereken birer nesneye dönüşüyor böyle bir bütünün parçaları; kötülük, kendini kullanma yeteneğini göstermeyen bir aklın araçsallığından kaynaklanıyor…”