Bir zamanlar küçük bir karabalık vardı.Annesiyle beraber bir derede yaşıyordu. Koca gün boyunca birbirlerini kovalayıp eğlenirler, bazen diğer balıkların yanına gidip onlara katılırlar, yaşadıkları küçücük alanın içinde dönüp dururlardı akşama kadar. Anne Balık, Küçük Karabalık’ı çok severdi. Ondan başka yavrusu yoktu. Fakat bir süredir Küçük Karabalık’ın üzerinde garip bir durgunluk sezmeye başladı.
Küçük Karabalık çok zaman içine kapanıyor, derin düşüncelere dalıyordu. Bazen annesinin peşi sıra isteksizce yüzerken geride kalıyor, onun izini kaybettiği bile oluyordu. Küçük Karabalık’taki bu değişiklik fark edilmeyecek gibi değildi.
Sonunda bir sabah daha güneş doğmadan annesini uyandırdı Küçük Karabalık. “Anneciğim kalk lütfen” dedi. “Ben artık böyle bomboş dolaşmak istemiyorum. Bu derenin dışında başka bir hayat olup olmadığını öğrenmeliyim. Bu yüzden buradan gitmeliyim.”
Küçük Karabalik, sadece çocuklar için değil, büyükler için de eşsiz bir masal... Çünkü herkes bir gün başını alıp gitmek ister. Herkesin bir hayali vardır. Kimi hayalinin peşinden koşabilir, kimi koşamaz. Ama Küçük Karabalık, hayallerinin peşinden koşanlara ilham olmaya devam eder...