Yıllar yılı iki yakamız bir araya gelmiyorsa, gelemiyorsa, burnumuz karga gibi, bir yerlerden kurtulamıyorsa, bunun nedeni, her haltı karıştırıp, her herzeyi yiyenlere illa da "sayın" sıfatını tutkallayıp yapıştırarak yalakalık yapmayı içimize sindirmekten kaynaklanıyor. Tüküdürdüğünü ertesi gün yalayan develet adamı sayın; mangırı kaptığı gibi yurtdışına cızlamı çeken belediye reisi sayın; kızların bekâretine kafayı takan bakan sayın! Eh, o zaman, deveyi hamuduyla yutup devleti dolandıran müteahhit sayın; vergisini ödemeyen işadamı sayın! Bana kalırsa, esas derdimiz ne "enflasyon" canavarı, ne de "Güneydoğu Sorunu..." Öncelikli sorun, "gelene ağam, gidene paşam" diye diye gelip tosladığımız bu yapış yapış sayın meselesi... Benözüm de "köşe" kapmış çok sayın bir kişi olarak derim ki, bu sayın furyasından artık illallah! Çünkü bol kepçe dağıtılan bu sayın çorbası tadından yenmez, sap ile saman birbirinden ayrılmaz oldu. Devlet için kurşun atıp kurşun yiyenlerden hangisi sayın mafya babası, hangisi sayın üçkağıtçı, belli değil ki! Ortalık maşallah, sayından geçilmeyen, sanki hıyar tarlası...