“Bundan sonra aradaki buzu çözmeye, bu insanların birbirlerine karşı duydukları müthiş yabancılığı gidermeye imkân yoktu. İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rasgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.”
Sabahattin Ali, edebiyatında hayatın ta kendisini resmeden, kendi hayatı da eserlerinden geri kalmayacak denli çalkantılarla dolu, çağımızın en önemli edebiyatçılarından biri. Ali’nin en şöhretli eseri Kürk Mantolu Madonna ise aşk, yalnızlık ve yabancılaşma üzerine benzersiz bir eser.
Raif Efendi içine kapanık, sessiz ve dış dünyadan çok kendi dünyasında hayatını sürdüren bir kaybedendir. Berlin’de bir sanat galerisinde gördüğü tablodaki kadın, kendisine tamamen yabancı hisleri uyandırır ve tablodaki surete âşık olur, tabloyu bir takıntı haline getirir. Raif Efendi, tablonun sahibi Maria Puder’le tanıştığında ise hayatı geri dönüşü olmayacak şekilde değişecektir.
Kürk Mantolu Madonna, görünürdeki kabullenişin ve içeride kopan fırtınaların öyküsü, edebiyatımızdaki en başarılı psikolojik tahlillerden biri.