Artık insanlar Takhisis’in ejderha kölelerini tanıyorlardı. Karanlıklar Kraliçesi dönmüştü. Her ulustan insanlar yurtları, hayatları ve özgürlükleri uğruna savaşmaya hazırdı. Fakat uluslar uzun yıllardır önyargılarla ve nefretle ayrışmıştı. On bir savaşçı ve insan şövalye kendi aralarında dövüşe tutuşmuştu. Savaş, henüz başlamadan kaybedilmiş gibi gözüküyordu. Yol arkadaşları ayrı düşmüşlerdi, savaş tarafından parçalanmışlardı. Yeniden bir araya gelmeden bir mevsim geçecekti; o da tekrar bir araya gelirlerse. Karanlık gitgide derinleşirken gözden düşmüş bir şövalye, şımarık bir elfkızı ve geveze bir kender soluk kış günışığında yalnız başınaydılar.
Pek de kahraman gibi değillerdi.
“Utanma Tas. Düşmanının ölümü karşısında hem acıma hem de utanç duyduğun için haline şükret. Karşımızdaki düşmanımız bile olsa, umursamayı bıraktığımız gün, savaşı kaybettiğimiz gündür zaten.”
Ejderha Mızrağı Destanı bu kitapla devam ediyor.