“Göz kamaştırıcı bir dille, günümüzün edebiyatlarında bulunmayan bir güzellikte ve sağlamlıkta romanlar yazan bu görünmez kadın, Katalonya sınırları dışında pek az biliniyor.”
-G.G. Marquez
“Bir roman çok miktarda sezgiyle, belli bir miktar öngörülmeyenle, ruhun can çekişmeleri ve dirilmeleriyle, coşkunluklarla, hüsranlarla, istemdışı hatıra rezervleriyle oluşur… tam bir simya.”
-Mercè Rodoreda
Tefrika roman kalıplarıyla başlayan Kırık Ayna, yazarın geleneksel ve modern edebiyatın tüm olanaklarını kullandığı, bir aileyi üç kuşak boyunca izleyen bir “bütünsel romana” evrilir: “Bir aile, terk edilmiş bir ev, ıssız bir bahçe, bütün bahçelerin bahçesinin salt fikri… Bütün bunların olduğu bir roman yaratma isteğim vardı,” diyor Mercè Rodoreda, roman için yazdığı metinde.
Türkçede ilk kez Güvercinler Gittiğinde adlı romanıyla tanıdığımız Rodoreda, yazımı aralıklarla ve altı yıl süren Kırık Ayna’da karşımıza bambaşka bir teknik ve üslupla çıkıyor. Bugün modern edebiyatın en önemli isimlerinden biri kabul edilen yazarı, daha derinden tanıyoruz böylelikle.