Orta Asya’da doğan Türk destanlarında Kırım, coğrafî bir yer olarak kendini gösterir ve çoğunlukla Urum ülkesiyle yan yana, destanî devirlerdeki Türk düşüncesinde batı sınırlarını işaret eder. Manas Destanı’nda Aşbara Han’ın oğlu Ejder, bu yöreye çekildiği gibi, Er-Töştük Destanı’nda Kahraman’ın savaştığı düşmanlardan birisi, batıdaki Kırım Han’dır. Türk destanlarında ‘Kırım’ “kerü Kırım, kırk bin mescitli, kırk kaleli Kırım” şekillerinde dile getirilmektedir.
Bilindiği gibi Kırım; Türk tarihi bakımından önemli stratejik konuma sahip bir bölgemizdir. Bu bölgenin tarihi ise çok eskilere dayanır. Öyle ki Kırım; inançlarımızda, destanlarımızda, Türkülerimizde, efsanelerimizde en başta yerini almıştır. Çünkü Kırım, dünü ile günümüze değin o kadar çok zulüm, işkence, yokluk, esaret ile âdeta içi içe kalmış ki, hiç birisine eyvallah etmeden, inançlarından, Türklüklerinden bir santim bile olsa asla geri adım atmamışlar ve hâlâ da aynı duygu, düşünce, inanç ve milli benliklerini devam ettirmektedirler. İşte böylesine çilelerle dolu varlıklarını devam ettiren, üzerinde yaşadıkları kutsal vatan coğrafyasını korumaya çalışan Kırım-Türk kardeşlerimize borcumuz vardır.
Bilindiği gibi 1917 Bolşevik Rus İhtilali’nden sonra Sibirya’ya hayvan vagonlarında sürgün edilen ilinden, obasından koparılan bu Kırım Türkleri, yoksulluğa, sefalete dûçar olmuşlar, aç kalmışlar, açıkta kalmışlardır. Bu süreçte hastalarını, yaşlılarını, çocuklarını kaybettiler, ölümle koyun koyuna yaşamışlardır.
Sonraki dönemlerde hayatta kalanlardan bir kısmı Batı’ya, ‘Hürriyete Dönüş Yolculuğu’na kaçabilmişlerdir. İşte onların birinci durağı, ‘Romanya Rus Harp Esir Kampı’ ve ikinci durakları da, ‘Avusturya Eger Rus Harp Esirleri Kampı’ olmuştur.
Bu Kırım Türkleri; gerek Sibirya’da gerek Romanya’da ve gerekse de, Avusturya İmparatorluğu Eger Kampında ülkelerine duydukları özlem büyüdükçe büyümüş, yanık duygularla Türküler söylemişleredir. Esaret, gurbet onları yordu, ezdi, daha içli hâle getirdi. Ülkelerine duydukları özlemi, çektikleri acıları, yarım kalan hayallerini dokunaklı türkülerle dile getirdiler. Kaybettikleri yakınlarına dokunaklı ezgilerle ağladılar, hüzünlendiler.
İşte son durakları olan bu Rus Harp Esiri Kırım Tatar Türkleri’nin, “Esaret Türküleri" bir anda sahiplendi. Yani bu Kampında bulunan; 'Yaltalı Mustafa Süleyman, Simferopollu Kabullah Bikdaş, Abdullah Ahmed, Feodosiyalı Husseyin Hassan Godoş…vb.’lerinden 79 Türkü, Avusturyalı Türkolog Prof. Dr. Herbert JANSKY tarafından 1926 yılında derlenmiş ve Avusturyalı Müzikolog Dr. Robert Lach tarafından da bu Türkü metinleri Nota'ya alınmıştır. Kırım Tatar Türk kardeşlerimizin aziz hatıraları önünde saygıyla eğilirken, onların söyledikleri bu Türküleri, 95 yıl sonra da olsa yayımlamayı bir borç bildik.
Prof. Dr. Abdurrahman Güzel