Kendi benliğine güzellikler katmak için aşık olmak isteyen kişi aşkın ne olduğunu bilemezdi. Aşk hiç ummadığınız, hiç beklemediğiniz bir anda buluverirdi sizi. İnsan aşık olmayı seçmezdi. Aşk onu seçerdi. Sadece varlığını kaybetmeye hazır olan insan o kapıdan içeri girebilirdi. Bu mucizevi duygu, her gün yeniden ölen Tanrı’nın kendisine inanmamız için gösterebildiği tek delildi.
O sabah Ali için de öyle oldu. Aşk birdenbire, güneşin altında parıldayarak, yüzlerce tesadüfün gizemli uyumuyla kapıdan içeri girdi.
Güllerin arkasında karanfiller, morlu beyazlı şebboylar ve isterliçeler... Başka türlü seven, başka türlü gören, kimselere benzemeyen Ali... Hapisten çıkan Ali... Karıncaları izleyen Ali... Tuhaf ve mutlu gülen Ali... Verda’ya aşık olan Ali... Renkler birbirine karışırken, bulutlar pamuk pamuk azalıp çoğalırken Verda’nın kalbine düşen Ali... Bir elmada iki diş izi...
Kırlangıç Dönümü, incelikli bir aşk hikayesi... Sinan Sülün, hayata tutunmaya çalışan genç bir aşkın dünyayla imtihanını anlatıyor. Her şeyin esası farklılık mı benzeşmek mi? Farklı olan dünyaya sığmıyor mu?