Kâğıtçının aşkı;
O gözlerin siyahında öyle bir noktada öylesine parlak bir ışık noktacığı vardı ki, dünya gibi birkaç gök cisminin gecesini sabaha çevirmeye yeterdi.
Mutluluğu:
Beyaz soğukta, tavşankanı rengindeki sıcak çayımdan bir yudum aldım. Az önce doğan güneşi içmiş gibi ısındım. Bize ucuz mutluluklar da yetiyor. Pahalısını aratmıyor üstelik.
Ümidi: Eksi onlarda dolaşan soğukta ümitlerim yeşermişti benim. Şunu öğrenmiştim; ümitlerin yeşermesi için güneşe ve suya ihtiyaç yoktur.
Derdi; Derin bir “ahhh” çekti. Birkaç harften oluşan ah’ın içine bu kadar büyük derdi nereden bulup sığdırmıştı?
İsyanı;
Ne çok kâğıt topluyoruz ama ne kadar az kazanıyoruz?
Merhameti;
Sen gülümsemezsen bizim gülücüklerimiz asla doğamayacak.
Çünkü senin gülücüklerin bizimkilerin annesi.
Gözyaşlarıma inanmıyor musun?