İki sayfa arasına bir reyhan yaprağı koyuyorum. Masalın ilk harfidir bu. Çünkü dev bir orman kuracağım onun altına. Okuduğun ilk satır, sabah güneşinin vurduğu buğulu bir patikaya götürecek seni. Ağaçlara dolanan çalı güllerinin, zakkumların arasından usul usul yürüyeceksin. Topraktan yükselen buğu, "Çınarları selamla!" diye fısıldayacak. O zaman durup etrafını saran ağaçlara bir daha bakacaksın. Bir daha ve yeni bir gözle. Nasıl dupduru bir mutlulukla topraktan fışkırdıklarına şaşıracaksın. Ağaç denen mucizeyi ilk görüşün bu olacak. Islak toprağın kokusunu içine çekeceksin. Çiy damlalarındaki güneş gözünü alacak.
Aynı nehirden sulanan geyikle kaplanı, gökte kol kola gezen güneş ve ayı görünce, burada geçer akçenin merhamet, dilin aşk olduğunu anlayacaksın.
Ayşegül Çelik'in 2010 Yunus Nadi Öykü Ödülü'ne değer görülen öyküleri, masalsı bir dünyaya açılıyor. Yazar, düşten gerçeğe akan hikâyelerle masala adım attığını zanneden okuru, günümüzün şiddet dolu dünyasına çekiyor sezdirmeden. Binlerce yıllık Anadolu efsanelerinden şimdiki zamana, tanıdık hikâyelere yol alan Kâğıt Gemiler modern öykünün dilini, yapısını yetkin bir biçimde temsil ediyor. Hepsi masalın içinde, masal hepsinin içinde... Kapısından içeri girdiğiniz anda çıkmak istemeyeceğiniz bir dünya Ayşegül Çelik'in yarattığı...