Senin görevin kalbimi korumaktı.
HEPİMİZİN ACILARI VARDI AMA BEN BU ACILARI DİLE GETİREMEYECEK KADAR TUTSAKTIM.
Kâhin gözlerini bebekten ayırıp yere çevirdi ve başını salladı.
“Bu o, majesteleri,” dedi. “Kehanetin bebeği. Tacın sizden sonraki sahibi, krallığın tek kurtuluşu ve kalbin taşıyıcısı.”
Prenses Sara’nın kaderi, o doğmadan önce bile herkes tarafından biliniyordu. O, kehanetin bebeği ve kalbin sahibiydi; kraliçesi olacağı krallığa bolluk ve bereket getirecekti. Kehaneti öğrenen krallıklar Sara’nın peşine düşünce savaş kaçınılmaz hale geldi. Artık yapılacak tek şey vardı: Kalbin sahibi Sara, babasının yedi muhafızıyla yola çıkacak, saraydan olabildiğince uzaklara gidecekti...
Bu yolculuk kralın en güçlü muhafızı Hazar ve Prenses Sara’yı öyle bir noktada bağlayacaktı ki kader bu bağa çözülemeyecek bir düğüm atacaktı.
Hazar...
Kalbimin koruyucusu, vazgeçilmezi ve en büyük düşmanı... Beni koruduğu hiçbir kötü, kalbimi onun kadar kırmadı.