Her camın ardına ölüm yerleşti. Her kapı köşesi bir pusu, her kavşak bir katliam alanı oldu. Bazen tek bir avludaki savunmayı kırmak için top getirildi. Milisler, partizanlar, keskin nişancılar düşman saflarını kırıp geçirdiler, ama her defasında düşman yeniden toparlandı. Geri çekilmek gerekiyordu. Yok olma sırası gelip çattığında, bir içgüdü ağır baskı altındaki kuşatılanları, eski işçi mahallesi Presnaya'ya doğru götürdü. Daha tutkalları kurumamış afişlerin uyarısına kulak asmayan kadınlar, çocuklar ve yaşlılar mahalleyi durmaksızın sağlamlaştırıyorlardı.
Ama yangınların ışığıyla aydınlanan gökyüzünün kana boyandığı bir zamanda başka ne yapılabilirdi ki ?