“Zaman ne tuhaf bir kavram, değil mi? Ben yazıyorum, sen okuyorsun ve aynı anı paylaşıyoruz. Ama ben bunu yazarken, Herr Hauptkommissar, sen uyuyorsun ve benim bir sonraki kurbanım hâlâ yaşıyor: Sen okurken ise çoktan ölmüş olacak. Dansımız işte böyle devam ediyor.”
Ardında hiç iz bırakmayan ve kurbanlarını rastgele seçiyor gibi görünen bir seri katil nasıl bulunur?
Kurbanların her birinin göğüs kafesi açılarak ciğerleri sökülmüş ve bir Viking ritüelini andırırcasına, kanat gibi iki yana açılmıştır. Üstelik öldürülenler arasında bağlantı olduğuna dair hiçbir iz yoktur. Hamburg Cinayet Masası Başkomiseri Jan Fabel’in aldığı e-postalar dışında… Fabel soruşturmada ilerledikçe bunun sıradan bir psikopatın değil, çok daha karmaşık bir zihnin eseri olduğunu düşünmeye başlar. Ekibiyle birlikte efsanelerin, karanlık inanışların, politik entrikaların ve şehre hükmetmek isteyen güçlerin iç içe girdiği karanlık bir dünyaya çekilmiştir. Onlar başka cinayetlerin önüne geçmeye çalışırken, kurbanların da şüphelilerin de göründüğü gibi olmaması durumu tamamen çıkmaza sokar. Ve insan aklının sınırlarını zorlayan, hiç ummadıkları bir tehditle karşı karşıya kalırlar.