İnsanoğlunun dünyada hayatını devam ettirebilmesi için en temel ihtiyaçlarından birisi barınma ihtiyacıdır. İnsanlığın mağara ve ağaç kovuklarında başlayıp çadırlarla devam eden barınma serüveni günümüzde devasa gökdelenlere kadar ulaşmıştır.
Her ayrıntısı insan ihtiyacını daha iyi karşılama güdüsüyle oluşturulan barınaklar zaman içerisinde bilgi birikimi ve teknolojinin de katkısıyla günümüze kadar gelişerek varlığını devam ettirmiştir. İster ağaç kovuğu ister mağara ister bir ev ister apartman ister gökdelen olsun her barınağı dış dünyadan ayıran bir kapı ve bu kapının da bir eşiği vardır. Barınak insan için güvenli alandır. Bu güvenli alanın da dış dünyadan ayrıldığı yer kapıdır. Kapı, hem dış dünyayla bağlantıyı hem de güvenliği sağlar. Bu sebeple kapılar ve eşikler etrafında bütün kültürlerde önemli bir birikim oluşmuştur. Bu birikim sadece barınaklarla ilgili değil kurulan şehirlerle de alakalıdır. Bu anlamda Antik Yunan’dan Roma’ya; Sümer’den Mısır’a; Türk devletlerinden Avrupa devletlerine kadar hepsi kurdukları şehirlere büyük, gösterişli ve muhkem kapılar yapmışlardır.
Türk kültüründe kapı kavramı etrafında zengin bir dünya vardır. Türklerin Orta Asya’da kurdukları otağlardan Anadolu’da yaptıkları ahşap, taş ve en son betonarme binalara, kurdukları şehirlere kadar hepsinin kapılarına ve eşiklerine önem verdikleri sözlü kültür, söz varlığı ve inanç dünyalarındaki verilerden anlaşılmaktadır.