İnsan, sahip oldukları ölçüsünde sorumlu, sorumluluklarını yerine getirdiği ölçüde dedeğerli bir varlıktır. Değer üretmesi ve değer alanında yaşaması itibariyle diğer varlıklardanayrılan insanın; kendisine, ailesine, toplumuna, kendini var edene karşı sorumlulukları vardır. Hayatını belli ölçütler dâhilinde arzuları ile sorumlulukları arasında dengelemeli,insan olarak özgürlüğü kalkan yapamayacağının, dolayısıyla sınırsız ve sorumsuz davranamayacağının farkında olmalı, kendini kontrol etmelidir. Karakter ve değer eğitimi; ebeveynler, öğretmenler ve çevre için devredilemez, ertelenemez bir sorumluluk, bir zorunluluktur. Toplumda güven içinde mutlu bireyler olarak yaşayabilmenin yolu, iyi karakterli kişiler yetiştirmekten geçmektedir. Bunun için şikâyet etmek, eleştirmek yerine herkesin gücü ve sorumluluğu ölçüsünde katkı sağlaması gerekir. Bu bağlamda, Karakter ve Değer Eğitimi bir dersin sınırlarını aşan bir gerçeklik olarak kabul edilmeli, bir farkındalık oluşturabileceği düşünülmelidir. Burada, esasen kazanılan farkındalığın, öğrenilenlerin hayatın bütününe nüfuz ederek kalıcı hale gelmesi, sürdürülmesi önem arz etmektedir. Kişinin karakterini sahip olduğu değerlerin belirlediği dikkate alındığında, değerlerin karakter oluşumunun belirleyicisi olduğu söylenebilir. Bu durum, değerlerin karakter oluşumundaki fonksiyonunun anlaşılması bakımından önemlidir. Bu da karakter eğitiminin değer eğitimiyle birlikte ele alınmasını anlamlı kılabilir. Karakter ve değer eğitiminde anne babaların da görev ve sorumluluklarının farkında olmaları, tutarlı davranmaları büyük önem taşımaktadır. İnsanoğlunun yarına ilişkin bir teminatı olmadığına göre, çeşitli mazeretler ileri sürerek hayatı ötelemesinin bir anlamı yoktur. Geleceği bugündendaha iyi kılmanın yolu, hemen şimdi, öğretmenlerin ve ebeveynlerin çocuklara model olduklarının farkında olmaları; yaşamlarıyla karakter ve değer eğitimine katkı sağlamalarıdır. Bilinmelidir ki hiçbir mazeret karakter ve değer eğitiminin yerini tutamaz.