İki çocuk...
İki farklı ülke...
Bir kış günü aynı anda dünyaya geldiklerinde, ciğerlerine ilk nefesi de aynı anda çektiler. Birbirlerinden çok uzakta olsalar da yaşayacakları acıları bilir gibi yine aynı anda ilk çığlıkları duyuldu.
İstanbul’da zamanın adı; 22:23 idi.
Bosna’da zamanın adı; 21:23 idi.
Zamanların ismi farklı olsa da o gün farklı yerlerde iki çocuk aynı anda dünyaya geldi. İlk feryatları aynı anda çıktı. İlk solukları ciğerlerine aynı anda çektiler. Her şeyden habersizdiler. Dünyaya geldikleri anda, muktedir olabildikleri tek şey o cılız seslerle ağlamak ve içgüdüsel bir can havliyle nefes almaktı.
Birbirlerinin varlığını dahi bilmeden yıllar geçireceklerdi.
Karşılaştıklarında ise; henüz farkında bile olmadıkları bir sarmalın içindelerdi.
Biri, ışığın yokluğuna mahkum doğmuştu.
Diğeri, onun mahrum olduğu ışığın varlığına tutunmuştu.