Yarın gelmese iyi olurdu ama oradaydı işte. Bekliyordu, tüm gizleriyle, sırlarıyla, sürprizleriyle oradaydı, gelecekti, zaman durdurulmaz, denetlenemez hızıyla, insanın sabrıyla, sabırsızlığıyla alay ediyor, her köşeye bir ilmik atıyor, sonra o ilmikler iç içe geçiyor, mutluluklar, belalar hemen hemen aynı hızla insanın üstüne çullanıyordu. Sümbüllerin kokusunu içime çektim. Bir yudum daha içtim kırmızı şarabımdan. Yok, duramayacağım ben burada, içimi kemiren o korkuyla karışık tedirginlik bırakmayacak yakamı. O tuhaf gürültü, kafamın içinde küçük bir çekicin darbelerine benzeyen o gürültü durmuyor.
Yok, kafamın içinde değil, dışarıdan geliyor bu ses.