“…Yıllardır dallarından elimle koparamadığım turunç, limon, portakal önümde duruyordu. Uzattım elimi, turuncu tuttum, kendime doğru çektim, koparttım. Turunç elimde, öylece baktım, biraz evirip ovdum, burnuma doğru götürdüm, taze güçlü turunç kokusu içimi doldurdu… Yıllar sonra denizi doğrudan görmek için, dalgaların sesini dinleyerek sahilde yürümek için, martıların uçuşunu, denize dalışını, balığı alışını görmek için bastıramadığım bir özlemle, heyecanla karışık bir ürpertiyle limon ağaçlarının dallarını ayırarak, gözüme dallar batmasın diye bir o yana bir bu yana dolanarak yürüdüm. Denize kadar boş olan düzlük alana çıkınca, o mavilik, üzerinde köpüklerin uçuştuğu, çırpıntılı haliyle ta ufuk çizgisine kadar karşıma çıkmıştı. Durup bakmıştım öylece, yeniden keşfeder gibi, ilk kez görür gibi...”
Hikaye, birçok dilde aynı zamanda “tarih” anlamına geliyor. Elinizdeki kitap da Türkiye devrimci hareketi tarihinin en tartışmalı kesiti olan 70’li yılların genel akışına önemli etkilerde bulunmuş Devrimci Yol hareketinin Ana Gerilla Birliği Komutanı Mahmut Memduh Uyan’ın “1970’li yıllardan günümüze uzanan, yer yer geleceğe dokunan” hikayesi, kendi dönemine tanıklığı.
Uyan, okuru Ankara’daki öğrenci ve mahalle direnişlerinden Karadeniz’e, Dersim dağlarından Suriye ve Lübnan’daki gerilla kamplarına, işkenceli sorgulardan hapishanelerdeki yaşam mücadelesine doğru bir yolculuğa çıkarıyor. Mamak ve Ceyhan hapishaneleri, Malatya dağları, Ana Gerilla Birliği, direnişler, katliamlar, umutlar, yılgınlıklar… yol boyunca resmi geçitte.