Cinayet… Sistemli hâle getirilen cinayetlerin adlarını değiştirip servis etmek insanın yüzlerce yıllık alışkanlığı.
Yurdunu terk etmek zorunda kalanlar hatıralarının, saçlarında esen rüzgârın, kendi diliyle sulanan ağaçların gölgesinin öldürülüşünün yükünü taşır.
Bu roman, karlar erimeye başlayınca donmuş hâlde bulunan Afrikalıların gerçek haberi üzerinden yola çıkılarak kaleme alındı: Altı çocuk, iki kadın ve beş erkek, bir de uyuşturucu kaçakçısı Doktor Sıçan…
Kendi toprağından neden göçer insan ve neden başka bir diyarda çiçekleneceğine inanır? Cevabı bulan olmadı. En iyisi roman kahramanlarının sözlerine kulak vermek:
“Bilmek istediğin niyetim… Ve sen ezel sırlarına talip olmak niyetindesin. Bu sırrı bizden önce çözebilen oldu mu? Perdenin arkasında mıyız, önünde miyiz?..”
Doktor Sıçan, Makaful’u süzdü. Alnındaki terleri gördü, dudakları titriyor, nefesi kesik ve düzensiz çıkıyordu. Derin bir nefes aldı: “Senin gözlerinde eceli gördüm. Vücudunu saran alevlerin aklına oynayacağı oyunlar korkunç olacak. Senin tuhaf sayıklamaların arasında benim anlattıklarım kaybolup gidecek. Sır vermek için ölen birinden daha iyisini bulamazsın. Ecelle pazarlığa oturan yargısız dinler. Perde arkası yakında sana apaçık gösterilecek. Gölgelerin senin için sırlı kalmasına pek gerek yok.”