Bu kitapta, gerek 1895 Kırım’ı, gerekse de 1915 Soykırımı’nda Dersim’de hem mülkiyetin el değiştirmesi hem de dilinden, dininden ve yaşadıkları topraklardan sürgün edilen Ermeni halkının giderek kültürel bütünlüğünü yitirişinin izleri takip ediliyor.
Dersim Ermenileri yaşamlarını kurtarmıştır belki ama mülkiyetlerini, inançlarını ve sosyal statülerini kaybetmişlerdir. Soykırımdan kurtulan Ermeniler Dersim’de değişik aşiretlerin yanında var olma mücadelesi vermiş ve bir tanığın ifadesiyle, sahibi oldukları topraklarda “maraba” olmuşlardır.
Bu kitabın hazırlanması için 1937-38 Dersim tertelesinden sağ çıkan Vank ve Zımek’li Hiristiyan Ermenilerin izi sürüldü. 1915 tertelesinden sonra Dersimde kurumsal varlığı korunabilen tek ibadet yeri olan Halvori Surp Garabet Vank’ının bombalanarak yıkılması ve “Keşiş ailesi”nin yok edilmesi nedeniyle geride kalan az sayıdaki aile fertleri de Türkiye’nin değişik yerlerinde “zorunlu iskan”a tabi tutulmuşlardır. Bu çalışmada söz konusu bireylerin öyküleri toplanıp gün ışığına çıkarılmıştır. Kaybedilmiş bu Hiristiyan topluluğun üyeleriyle Isparta, İzmir, Dersim, Bolu, İstanbul, Almanya ve Fransa’da görüşmeler yapıldı. Tertele öncesi yaşamları, tertele süreci, sürgün ve zorunlu iskân dönemi, Türkleştirme, İslamlaştırma, Alevileşme süreçlerine dair hatırlamaları ve yaşama tutunma biçimleri kaydedilerek birer belgeye dönüştürüldü.
Dersim, Cumhuriyet Devleti’nin kara kutusudur. Zira devletin tüm halkları Türkleştirme ve Sünni-İslamlaştırma politikası, yaklaşık 20 yıl (1926-1947) boyunca Dersim’de son derece planlı biçimde uygulanmıştır.
Bu kitaba konu olan araştırma sürecinde, 1926 yılından itibaren uygulanmaya başlanan Şark Islahat Planı’nın, 1947, hatta yer yer 1950 yılına kadar merkezi olarak uygulandığı çok net olarak görülmüştür. Keşiş’in Torunları bir bakıma bu politikaların nasıl uygulandığının da bir görüntüsüdür.