Dünyaya gelme bahtsızlığı büyük bir kötülük ve telafisi mümkün olmayan bir zararı içinde taşır. Bunu felsefenin şimdiye kadar kulaklara hoş gelen, yürekleri teselli eden tatlı ve melankolik sesiyle değil, son derece katı ve mantıki bir dille savunur kitabın yazarı David Benatar. Ve iflah olmaz iyimserlere fena sürprizleri vardır. Çünkü bütün hayatlar göründüğünden çok daha fazla acı bir tecrübeye sahiptir. Sürekli yükseltilmeye çalışılan mutluluk, zevk ve keyif standartları gerçek rakamlara döküldüğünde derin bir içsel sefaleti ve mutsuzluğu gizler. Yeryüzüne adım atmış olmakla insan esasen çekmeyeceği ıstıraplara gebe kalmıştır. Bu yüzden gelecek adına ideal nüfus “sıfır” olmalıdır ve mesken tutulan bu dünya yaşamak, hayal kurmak ve temelinde çocuk yapmak için ideal bir yer değildir.
“Sonunda Eyüp ağzını açtı ve doğduğu güne lanet edip şöyle dedi: Doğduğum gün yok olsun, ‘Bir oğul doğdu’ denen gece yok olsun. Karanlığa bürünsün o gün… zifiri karanlık yutsun o geceyi… Çünkü… anamın rahminin kapılarını üstüme kapamadı. Neden doğarken ölmedim, rahimden çıkarken son soluğumu vermedim?”