M. Sami Türk çevirisi, Jeremy Adler'in önsözü, Francis J. Nock'un sonsözü, Yazar ve dönem kronolojisiyle, Kitaba dair görsellerle.
Hoffmann, hayatının son yıllarında yazmış olduğu bu eserde Rabelais ve Sterne'ün muzip edebiyatına olan vefa borcunu ortaya koyduğu gibi, Kafka'dan Poe'ya, Bulgakov'dan Marquez'e gerçekliğimizi anlatmak için doğaüstü anlara başvurmuş olan çağdaş yazarların da izleyeceği bir yol tutturmuştur. Hastalık hastası, insansevmez besteci Johannes Kreisler'in anılarını yazdığı kağıtları kendi anıları için müsvedde olarak kullanan sıradan bir kedinin hayat hikayesini anlatmaya koyulan Hoffmann'ın bu ikili anlatısı öylesine moderndir ki, okurlar onun zevkine ve hicvine ancak 20. yüzyılda yetişebilmiştir. Her bir sayfasında Hoffmann'ın ustalığını ve öngörüsünü sezdiğimiz bu roman, şüphesiz yayımlandığı yüzyılın en tuhaf kitaplarından bir tanesi. "Hoffmann gibi parlak, ehlileştirilmemiş ve benzersiz bir aklın bıraktığı ürünlerin hatırası ilelebet merak nesneleri olarak zihinlerde kalmalı."
- Thomas Carlyle