Sosyal bilimlerde düşünmek ve yazmak eylemi belirli bir zaman ve mekanda gerçekleşen sosyal ilişkileri, uzlaşıları ve çatışmaları inceleyen bir zanaatı ifade eder. İnsan ve toplum üzerine yapılan bütün çalışmalar sosyal olguları, sosyal gerçekliği anlama çabasını güder. Bu çalışmada, sosyal olguların anlaşılmasında, analiz edilmesinde zanaatkarlığın izini sürer. Bu iz sürme süreci Mesnevi`sinin 3. cildindeki fil metaforu olarak da düşünülebilir. Karanlık bir odada fili tanımlamaya çalışanlar filin sırayla bir oluğa, yelpazeye ya da kral tahtına benzediğini söyler. Herkes kendi deneyimine göre fili anlatmaya çalışır. Bu çalışmada karanlık bir odadaki fil gibi kent olgusunun bir yanını açıklama derdindedir. İnsanoğlunun tarihsel gelişiminde en önemli sosyal fenomen olan kentler zamana, mekâna ve toplumsal ilişkilere bağlı olarak üretimin, tüketimin ve bölüşümün merkezi konumundadır. Günümüz dünya nüfusunun üçte ikisi kentlerde yaşarken dünyadaki üretimin yüzde sekseni de kent mekanlarında gerçekleştirilir. Dolayısıyla yaşadığımız çağ, kent yüzyılı olarak da tanımlanır. Çalışmanın problematiği kentsel ekonomik faaliyetler ve kentsel ekonomik yapının analiz edilmesi olarak özetlenebilir. Bu tanımdan hareketle kentsel ekonomik yapının işleyişi, aktörleri, kurumları ve bunlar arasındaki ilişkiler esnaf ve sanatkar özelinde çalışmanın çözümlemeye çalıştığı sosyal gerçekliği oluşturur. Kitabın metodolojik kurgusunda Becker`ın Kanıt adlı çalışmasında bahsettiği fikir, veri ve kanıt üçlemesi eserin ilham kaynağını oluşturur. Ekonomik coğrafya ve kent ekonomisi disiplini çalışmanın fikri temelini, esnaf ve sanatkarlara ait olan ikincil kaynaklar çalışmanın verilerini içerir. Esnaf ve sanatkarların kent ekonomisindeki kurumsal ve tarihsel geçmişi, sektörel bazda dağılımları da çalışmanın kanıt sürecini oluşturur. Böylece fikir ve veriden hareketle, esnaf ve sanatkarların tarihsel olarak kentsel ekonomik yapının itici gücü oldukları bir kanıt olarak ileri sürülür.