Kent kimliği ve toplumsal bellek konulu araştırmalar, 1990’lı yıllardan itibaren bir artış gözlenmektedir. Bu çalışmaların çoğu kentleri, kentlerin tarihlerini ve kentte yaşayanları uyumlu bir bütün olarak sunmaktadır.
Elinizdeki kitap ise bu yayınlarda sıklıkla görmezden gelinen bir soruna, toplumsal çelişkiler ve iktisadi değişimin anlam üretimi ve öz-temsil biçimleri üzerindeki etkilerine odaklanmaktadır. Kent kimliği inşa gayretlerini yönlendiren, tarihsel, kültürel ve sınıfsal refleksler nelerdir? Kentlilerin kendilerini temsil ve ifade biçimlerinin, kimliklerini ifade etmek için başvurulan simgelerin üretim ilişkileriyle ve kentin tarihiyle nasıl bir ilişkisi vardır? Kimliğe dair kurgular, toplumsal sınıfların beklentileriyle hangi bakımlardan örtüşmekte veya çelişmektedir. Bu sınıfsal ayrımlar, kentleri hakkında yazan/konuşan aktörlerin anlatımlarına ne şekilde yansımaktadır?
Yazarın ele aldığı bütün bu sorulara, kent kimliğine ilginin hâlihazırda canlı bir süreç olarak devam ettiği ve son yıllarda sık sık termik santrale karşı çevreci eylemlerle gündeme gelen Bartın örneğinde cevaplar aranmaktadır.