1818 Mayıs’ında Topkapı Sarayı’ndan üç sürre devesi yola çıktı. Köyler, kasabalar, şehirler aşılırken üç yüz olacak, üç bin olacak, üç katına çıkacak ve elli bini aşkın hacı beyazlara bürünüp kervan kervan Kâbe’ye varacaktı…
Her adım bir öncekinden daha heyecanlı, her menzil diğerinden daha çetrefil bir yolculuk. Gündüzlerde alev alev seraplar, gecelerde ayaz mı ayaz kum fırtınaları…
Ve kervanı yutmak için pusuda bekleyen çeteler…
Bir müderris, bir mülâzım, bir kuşbaz, bir berber, bir bezirgân, iki deveci, bir seyis ve bir meczub…
Güzel bir cariye ile özürlü bir kız çocuğu…
Bir kervanda neler taşınmaz ki?
Aşklar, ihanetler, bilgelikler, hazineler, gizli sırlar, cinayetler…
İskender Pala’nın her zamanki yetkin kaleminden…