"Lobotomi, beynin ön kısmına giden ve oradan gelen bağların kesilmesi işlemidir. Ön lob, kişiliği oluşturan ve karar alma mekanizmasını içeren bölgedir. Aynı zamanda dürtülerimizi bastırmamıza yarar ki onları kontrol edemezsek, uygunsuz davranışlar sergilememize neden olur. Lobotomi uygulanan bir insanın kişiliği elinden alınmış demektir. Buna, ruhunu çalmak da diyebiliriz."
Jefferson Winter, zekâ seviyesi Da Vinci kadar yüksek bir profil belirleme uzmanı ve aynı zamanda meşhur bir seri katilin oğludur.
FBI'dan ayrılarak, dünyanın farklı şehirlerindeki zorlu davalarda polis teşkilatlarına danışmanlık yapmaktadır. Kaçırdığı genç kadınlara lobotomi uygulayan psikopatın yakalanabilmesi için Londra'ya gider. Cazibesini yitiren oyuncaklar gibi köşeye fırlatılan dört genç kadından hiçbiri, onları bu hale getiren kişi hakkında polise bilgi verememektedir.
Winter'ın iki seçeneği vardır; ya babası gibi soğukkanlı bir katile dönüşecek ya da acımasız psikopatın her hamlesini önceden tahmin ederek sıra dışı zekâsıyla bu vahşete son verecektir. Ancak kırılan her bebeği onarmanın mümkün olmadığını da bilmektedir…
Yoksa kendine bile itiraf edemediği kadar babasına yakın mıdır, baba ve oğul aynı mıdır?