Belki en soylu ve elbette en kadim hasretimizdir ıstırabımıza son vermek. Bu koca dünyanın eziyetleri karşısında dinginlik ve metanetle duran, bize de bunu nasıl yapacağımızı öğreten Buddha’yı, Chuang Tzu’yu, Marcus Aurelius’u ya da Epikuros’u düşünün. Ne de olsa ideal olan, ıstıraptan arınmış bir yaşam değil midir? Hepimiz böyle bir yaşamı arzulamaz mıyız? Çağımızın en ünlü post-yapısalcı düşünürlerinden Todd May buna karşı çıkarak basit ama sert bir gerçeği ortaya koyuyor: Fiziksel ya da ruhsal olsun, acı çekmek kaçınılmazdır. Kırılgan Bir Yaşam, kırılganlığımızın ve acı çekme yeteneğimizin aslında insanlığımızın en önemli yönlerinden biri olduğunu ve ıstıraplarımızla nasıl kucaklaşmamız gerektiğini anlatırken, dünya üzerindeki varoluş tarzımıza yönelik yeni bir bakış açısı ortaya koyuyor. Rasyonel bir evren fikri çoğumuza yabancıdır. Rasyonel olmaktan ziyade, en iyi ihtimalle kayıtsız veya keyfidir. Hem doğal hem de insan kaynaklı kötülükler var. Trajedi, kaza, adaletsizlik ve anlamsız zulüm var. Doğanın kendisi, canlıların kendilerine direnemeyenleri avlayarak yaşamlarını sürdürdükleri bir duyarsızlığın hükümdarlığı sanki. Rasyonel bir evren fikrini benimsemek, felsefi bir bilgelik alıştırmasından çok iradi bir cehalet edimine benzer.