Oğullar ve Sevgililer ile Lady Chatterley’in Aşığı gibi modern klasiklerin yazarı D.H. Lawrence, 1930’da ölüm döşeğinde tamamladığı Kıyamet’te modern çağın ve Batı medeniyetinin radikal bir eleştirisini yapar: Kapitalizm ve Hıristiyanlık elbirliğiyle insanlığın hayal gücünü işgal etmiş, onu mekanik bir evrende, belirlenimlerin esiri kılmış, yaşarken ölüme mahkum etmiştir. İnsan hislerinden, evrenle olan bağlarından koparılmış, ruhu bastırılmıştır. Lawrence, İncil’in Vahiy kitabıyla başlar ve Hıristiyanlık’ın yokettiği pagan dünyanın izini sürer. İnsanın evrenle ve yaşamla bağlarının kopmadığı, gerçek yaşamın ahirete bırakılmadığı bir zamanı bizlere hatırlatır. Fransız filozof Gilles Deleuze önsözde Vahiy “zombilerin kitabıdır” der; Lawrence’ın Kıyamet’i zombileşmeye ve sahteliğe karşı yaşama ve kozmosa yeniden katılmaya çağıran bir manifesto.
“Kozmos en gerçek şeydi. İnsan kozmos ile birlikte yaşardı ve onun kendisinden büyük olduğunu bilirdi. Güneşi eski medeniyetlerin gördüğü gibi gördüğümüzü düşünmeyelim. Bizim gördüğümüz tek şey bilimsel, küçük, ışık veren bir gaz topudur.. Bizim güneşimiz eskilerin kozmik güneşinden tamamen farklı, daha önemsiz. Güneş dediğimiz şeyi görebiliriz ama Helios’u sonsuza kadar kaybettik.. kozmosu kaybettik ve bu en büyük trajedimizdir… İstediğimiz şey sahte, inorganik bağlarımızı, özellikle parayla ilgili olanları yok etmek ve yaşayan organik bağları yeniden kurmak; kozmos ile, güneş ve yeryüzü, insanlık, ulus ve aile ile. Güneş ile başla, gerisi yavaş yavaş olur.”